Çocuklar Yeni Normale Alıştı Mı?

Çocuklar Yeni Normale Alıştı Mı?

Yeni normale uyum sağlamak konusunda kafa karışıklıkları devam ediyor. Normal dediğimiz şey nedir ki zaten? Normalden kastımız gündelik hayatımıza devam etmek ise bu sürekli değişen bir süreç aslında. Yarının dün gibi olması mümkün olabilir mi? Hayatımız hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak söylemi oldukça doğru ama hissettirdiği kadar da iç karartıcı değil. Çünkü zaten her değişen günle birlikte hayatımız eskisi gibi olmamaya devam ediyor.

Dünya üzerinde bir süredir değişimin hızlı ve sık olduğu bir dönem yaşıyorduk. Telefonun icadı, İnternet’in hayatımıza girmesi, soğuk savaşlar, iyi ya da kötü hayatımızdaki her şey aslında yeni bir adaptasyon süreci ve bizler sanılanın aksine her yeni sürece çok daha kolay alışıyoruz.

Salgın hastalık kaynaklı kaygı ve korkunun seviyesindeki düşüşte buna bir örnek. Hala Covid-19’un bizlere ne gibi etkilerinin olacağını bilemiyoruz. Bununla ilgili araştırmalar yapılıyor ancak bu araştırmaların sonuçlarını görebilmemiz için tabii ki de bir süre gerekiyor o yüzden şu an varsayımlarla konuşabiliyoruz. Ön görebildiğimiz birçok şey olmasına rağmen ön göremediğimiz sonuçlarda olacaktır elbet. Ruhsal sağlık açısından durumu değerlendirmek gerekirse süreci iyi yönettiğimizi düşünüyorum tabii ki de teknolojik imkanlara sahip olmamız da süreci iyi yönetmemizde etki etti. Böyle bir olayı İnternet ya da telefonlarımız olmadan yaşasaydık şu an çok daha farklı şeyler konuşuyor olurduk. Birçok iş yeri, özellikle eğitim sektörü bu imkanlar sayesinde devam edebildiler; sosyal ihtiyaçlarımızı bu imkanlar sayesinde giderebildik ve çocuklarımız bu imkanlar sayesinde eğitimlerine devam etti.

Teknolojik imkanlara sahip olmamızın olumlu yanları olduğu gibi olumsuz yanlarını da göz önünde bulundurmakta fayda var. Eğitim – öğretim ile birlikte teknoloji kullanımı eskisine oranla ciddi anlamda arttı. Karantina sürecinde dersler online olarak işlenmeye, veli toplantıları ve seminerler de artık online olarak hayatımızda yer almaya başladı. Bundan dolayı, teknolojik aletleri kullanmamız biraz da zorunluluk olmaya başladı. O yüzden, çocukların ve ebeveynlerin telefon, tablet ve bilgisayar kullanım saatlerini düzenlenmesi de bu dönemde çok önemli. Eğitim-öğretim dönemi devam ederken çocuklar zorunlu olarak teknolojik aletleri kullanıyordu ama şu an tatilde oldukları için aslında bir zorunlulukları yok.

Zaten herkesin bildiği gibi teknoloji ile uzun süre ilgilenmek kaygıyı arttırmakta, beyin gelişimini bozmakta ve uyku kalitesini düşürmektedir. Karantina sürecinden dolayı evde olan ve sabah akşam telefonla bilgisayarla ilgilenen anne babanın çocuklarını bu zor günlerde korumaya çalışması bu sebeplerden dolayı son derece zor. Evde kalındığından ve çocukların sosyal ilişkilerine ortam yaratamamalarından kaynaklı teknolojik bağımlılık düzeyine ilerleyebilirler. Teknoloji bağımlılığı ise geliştiğinde tedavisi çok zor olan bir durum olarak ortaya çıkabilir.

Meydana gelen bütün olaylardan olumlu ya da olumsuz olsun her insan gibi çocuklar da etkilenir. Fakat küçük çocuklar bilişsel gelişim düzeyleri ve kısıtlı tıbbi bilgileri nedeni ile hastalıkları, salgınları ya da virüs gibi konuları anlamakta ve adlandırmakta güçlük çekebilirler. Gerçekçi olmayan ve hayali bakış açısıyla kaygı uyandıran değerlendirmeler yapabilirler. Ancak çocuklar yetişkinlere göre daha hızlı yeni durumlara adapte olur ve yeni koşulları daha hızlı öğrenirler. Bunun en somut örneği, göç eden ailelerin çocuklarına baktığımızda göç ettikleri ülkenin kültürüne ve diline çocukların çok daha hızlı adapte olmalarıdır.

Çocuklar aileleri, akrabaları ve öğretmenlerinin tepkilerini izler ve o gözlemler sayesinde öğrenirler. Sizin izlediğiniz ya da okuduğunuz haberlere nasıl tepki verdiğiniz, diğer yetişkinlerle aranızdaki iletişim çocukların nasıl hissedeceği konusunda yol gösterici olacaktır. O yüzden, çocukların yeni normale alışabilmesi için öncelikle yetişkinler olarak bizlerin bu hayata alışması gerekmektedir. Çocukların bu zor dönemden en az psikolojik sıkıntılarla geçmesi anne babanın ruh sağlıyla yakından ilişkilidir. Evde panik halinde ne yaptığını bilmez şeklide hareket eden anne babaların çocuklarına da kaygı bulaştırması kaçınılmazdır. Kendi kaygı durumumuzu kontrol etmenin gerekli olduğu bilinmekle birlikte bunu gerçekleştirmek söylendiği kadar kolay olmayabilir; ama imkansız da değildir. Bizler kurallara uyacağız, bizler fiziksel mesafeye dikkat edeceğiz, bizler maske takacağız, bizler durumun ciddiyetini ve toplumsal sorumluluğumuzun bilincinde olacağız ki çocuklarımız da olacak.

Çocukların çoğu şu an evlerindeler, onların yeni normale alışıp alışamadıklarını değerlendirmemiz güç. Bunu eğitim-öğretim dönemi başladığında daha sağlıklı bir şekilde gözlemleme şansımız olacak. Ancak o zamana kadar çocukların anne ve babası olan yetişkinlere baktığımızda yeni normale pekte alışabilmiş değiliz. Alınan tedbirlere halkın tam uymadığı, maskelerin tam takılmadığı ve fiziki mesafeye dikkat edilmediği ile ilgili görüntüleri sokağa çıktığımızda görebiliyoruz. Kuralları ve önlemleri içselleştiremediğimiz, kendi içimizde tutarlı davranmadığımız için yetişkinler olarak bizlerin daha öğrenemediğini çocuklarımızın gözlemleyerek öğrenmesi güç olacaktır çünkü gözlemleyebilecekleri sağlıklı tutumlara sahip olmayacaklardır.

Add Your Comment