Okul Başarısını Etkileyen Faktörler – Bireysel Nedenler

Okul Başarısını Etkileyen Faktörler – Bireysel Nedenler

Akademik Başarıyı Etkileyen Faktörler 

Akademik başarı; yüzyıllardır toplum, okul ve aileler tarafından önemsenen bir kavram olmuştur. Ancak akademik başarının okuldaki derslerde alınan notlarla sağlandığı düşünülse de elde edilmesinin arka planında görünen ve görünmeyen etkenler vardır. Görünen ve ön planda olan kısım, öğretmenin verdiği eğitim ve öğrencinin kendi çabasıdır. Görünmeyen kısım ise çok daha büyük bir alanı kapsamaktadır. Bu görünmeyen kısımda okul iklimi, ailenin eğitime ilişkin tutumu, ana babaların okulda ve evde eğitime katılımı, ana babaların çocuklarının eğitimine dair gelecek beklentileri, okulun içinde bulunduğu çevre, çocuğun sınıf seviyesi ve içinde bulunduğu gelişim dönemi, ana babanın karakter özellikleri, çocuğa yakınlığı, eğitim düzeyi, sosyo-ekonomik düzeyi, öğrencinin karakter özellikleri, öğrencinin cinsiyeti gibi çoğaltılabilecek bir sürü etken vardır.

Ben bu başarıyı etkileyen faktörleri üç başlık altında topladım. Bunlar öğrenci, anne – baba ve okulla ilgili faktörler. Bunlar arasında en fazla öneme sahip bir faktör olduğunu düşünmüyorum. Bu üç alt başlık birbiriyle bağlantılı ama birinin olmaması demek diğerinin bu başarıda bir etkiye sebep olmayacağı anlamına gelmemektedir.

 

Akademik Başarıda Öğrenci ile İlgili Etmenler

Öğrenmede bireysel farklılıklar büyük önem taşır. Öğrenme gücü her insanda farklı düzeydedir. Bazı insanlar rahat ve çabuk öğrenirler, çabuk unuturlar; bazıları geç öğrenir, çabuk unutmazlar; bazıları öğrenmede güçlük çeker, bazıları hiç öğrenemezler. Öğrenme gücü, bireyin zekâ durumuna, gelişim ve olgunluk düzeyine, duruma ve konuya göre değişir. O halde denilebilir ki öğrenme bazı koşullara bağlıdır. Bu koşullardan bir kısmı öğrenmeyi kolaylaştırırken, bir kısmının da öğrenmeyi engellediği görülür.

Benlik saygısı: Benlik, insanın düşünebilen, duyabilen, eylemde bulunabilen ayrı bir varlık olarak kendini fark etmesi olarak tanımlanmaktadır. Benlik saygısı ise; bir insanın benlik özelliklerini beğenmesi, benimsemesi, onaylaması, kendinden hoşnut olması, bilişsel ve akademik yaşamlarını etkilemektedir.

Öz-yeterlik: Öz-yeterlik, herhangi bir konuda istenilen başarı düzeyine ulaşılabilmesi için karşılaşılması olası zorlukların üstesinden gelebilmede bireyin kendi beceri ve yeteneklerine olan inancıdır. Öz-yeterlik inançları, bireylerin, istekliliğini, hedeflere ulaşma çabalarını, güdülenme düzeylerini ve zorluklara rağmen vazgeçmemelerini, analitik düşünme becerilerini etkilemektedir. Araştırmalar öz-yeterlik algısının akademik başarı ile pozitif yönde ilişkili olduğunu göstermektedir.

Motivasyon: Araştırmalar, motivasyon düzeyi yüksek olan öğrencilerin daha güçlü akademik benlik saygısına sahip olduklarını, daha yaratıcı davrandıklarını ve daha yüksek akademik başarıya ulaştıklarını göstermektedir.

Ders çalışma alışkanlığı: Ders çalışma alışkanlığı; düzenli ve sistemli çalışma, not tutma, hatırlama, tekrarlama, sınavlara hazırlanma, yazılı kaynaklardan yararlanma, dikkati bir noktaya toplayabilme ve problem çözme ile ilgili çalışma tekniklerinin öğrenilerek bunların gerektiği anda kullanılması şeklinde tanımlanmaktadır. Yapılan araştırmalarda, öğrencilerin çalışma alışkanlıkları ile akademik başarıları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur.

Derse yönelik tutum: Tutum, bireylerin belli bir kişiyi, grubu, kurumu veya bir düşünceyi kabul ya da reddetme şeklinde gözlenen, duygusal bir hazırbulunuşluk hali veya eğilimidir. Eğitim sürecinin önemli bir öğesi olan tutum, öğrenmenin gerçekleşmesinde etkilidir. Öğrencilerin öğrenmeye ve derse yönelik tutumlarının olumlu olması, akademik başarıyı artırmaktadır.

Zihinsel faktör: Başarısız öğrencilerin tümevarım, tümdengelim gibi akıl yürütme süreçlerinde sayı ve hafıza kullanma konularında başarılı öğrencilerden daha düşük düzeyde oldukları söylenebilir.

Sınav Kaygısı: Araştırmalar başarısızlığın kaygı düzeyinin yüksek olmasına bağlı olduğunu göstermekte ve başarısız öğrencilerin kaygı düzeyinin başarılı öğrencilerin kaygı düzeylerinden belirgin derecede yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.

Düşük beden imajı: Kendi bedenleri konusunda olumsuz düşüncelere sahip bireylerin de akademik başarılarında düşüş olur.

Ergenlik: Ortaokul ve lise yıllarına rastlayan ergenlik döneminde yoğunluk kazanan duygusal nedenler, ilgi alanlarının değişmesi ve çeşitlenmesi önemli başarısızlık nedenlerinden biridir. Bu dönemde hızlı bir gelişme ve değişim sonucu ergenin dikkatinin zayıfladığı ve duygusal gerginlik nedeniyle içe çekildiği, kendisiyle ilgilenmenin arttığı ve belirli noktalarda yoğunlaşmayla düşünce alanının daraldığı, bütün bunların da çalışma ve başarıyı olumsuz etkilediği görülmektedir.

Fiziksel olgunlaşma: Yaşıtlarına oranla fiziksel olarak geç olgunlaşma da gencin kendine güvenini zedelemekte, kişisel ve sosyal uyumunu bozmaktadır. Bunun getirdiği özgüvensizlik başarıyı olumsuz etkilemektedir.

Temel eksikliği: Çocuğun ön bilgilerinin yetersiz olması, diğer bir ifadeyle bulunduğu sınıf düzeyine gelinceye kadar almış olduğu eğitimle oluşturduğu akademik temelin gereken becerileri ortaya koymasına engel olması akademik başarıyı olumsuz etkilemektedir.

Düşük özgüven: Anlayamadığı konularda soru sormaktan çekinen, utangaç, kendine güveni düşük ve sınavlarda çok heyecanlandığı için bildiği soruları dahi yapamayan, kaygılı kişilik yapısı da akademik başarıda önemli bir faktördür.

Koşullanma: Geçmişte aynı dersten başarısız olma veya o ders, konuyla tanışık olmama nedeniyle “Nasıl olsa başarısız olacağım” ön yargısıyla çocuğun yeterince çalışmaması.

Fiziksel hastalıklar: Görme, işitme kaybı, bulaşıcı hastalıklar gibi nedenler ders çalışmayı engellediği ve dikkat dağılmasına neden olduğu için başarısızlığa zemin oluşturur.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite: Bu hastalık hallerinden başka okul olgunluğuna sahip olmama, aşırı hareketlilik, yerinde duramama ve hareketlerde kararsızlık gibi durumlarda da çocuğun dikkatinin toplanması güç olduğu için başarısızlık ortaya çıkmaktadır.

Öğrenme güçlüğü: Çocukta öğrenme güçlüğü olması başarısızlığın çocuktan kaynaklanan en önemli nedenidir. Başarının ön koşullarını oluşturan yetenekler açısından bazı çocuklar diğerlerine kıyasla daha dezavantajlıdır.

Sorumluluk alma bilinci: Öğrencinin doğuştan getirdiği özelliklerin yanı sıra onun başarısını etkileyen bir faktörde öğrencinin sorumluluk alma gücünü kazanmış olmasıdır. Bunun diğer bir anlamı çalışma alışkanlığının olmasıdır.

Depresyon: Bunalım ve endişe halleri çocuğun okul başarısını da engelleyici rol oynar. Psikolojik düzensizliğin belirli bazı halleri (depresyon) başarısızlık olasılığını yükseltir. Düşünce süreci sağlıklı olmayan çocuk doğal olarak başarısız olur ve bu başarısızlık çoğu kez varolan düzensizliği daha da yoğunlaştırabilir.

Sosyal çevreye uyum: İlkokul çocuk için yeni bir sosyal çevredir. Okulun uyulması gereken kuralları çocuğun diğer çocuklar ve öğretmeni ile tanışıp anlaşması ve başarmak zorunda olduğu öğrenim görevleri vardır. Bütün bunlar çocuğun çevreye uyumunu güçleştirebilir. Okuldaki sosyal çevreye uymakta zorluk çeken çocuklar ise daha çok okul öncesinde aile dışına çok az çıkmış sosyal ilişkilerden mahrum bırakılan çocuklardır.

 

 

 

 

Add Your Comment